İran’a gidiyorum..
Hem de tek başıma..Tek bir kadın. .Tahran-Isfahan-Siraz..2 hafta..
Tepki 1: ne işin var orada gidecek başka yer kalmadı mi? (çoğunluk
)
Tepki 2: ben de çok merak ediyorum, keşke gelebilseydim (azınlık)
Siz hangi gruptansınız bilemem ama ben kendi adıma bu geziden çok
şey bekliyordum ve tek endişem hayal kırıklığına uğramaktı.
4-5 yıl önce planlanan bir geziydi. Sadece batıdaki komşu ülkeleri
görmüştüm ve sonra hep uzaktaki diğer ülkelere gittim. Kapı komşusunu tanımadan
dünyaya açılan garip bir yaratık gibi hissettim kendimi. Gerçi ülkenin güney
komşuları şimdi de kuzeyi gitmek için uygun olmasa da lafım geniş zamanlara.
Eğer İran'a gitmeyi düşünürseniz sizler için bazı notlar:
Vize: Türkiye’ye vize uygulanmıyor. Uçak özelikle iş için giden
vatandaşlarımız ile doluydu. Hostelde tanıştığım Avrupa vatandaşları vize
ücretlerinin çokluğu ve vize sürecinin zorluğundan şikayet ediyordu. Hem
içimden hem dışımdan oh olsun dedim :)
Hep biz mi uğrasacağız.
Benim gördüğüm Alman, Rus ve Uzak Doğu'dan gelenler çoğunlukta.
İsfehan da 2, Şiraz da 1 Türk tur grubuyla karşılaştım ve bana Türkiye'den gelenlerin sayısında artış olduğu söylendi.
Para: Yaklaşık 10.000 Riyal 1 TL civarındaydı (Kasım 2015)
Halk arasında bir sıfır atılarak Tümen deniyor. Yani
konuştuğunuz tümen ama ödeme yaparken bir sıfır fazla içeren riyal ile ödeme
yapıyorsunuz. Kafa karıştırıcı bir durum gidenler dikkat etsin. Kredi kartı yaygın
değil, bankalar uluslar arası sisteme dahil değil ama artık ambargo kalktığına
göre belki yakin zamanda durum değişir. Ben yanıma nakit olarak dolar ve avro
almıştım.
Benim gibi pazarlık yapmayı sevmiyorsanız işiniz zor.
Aslında fiyatlar bize göre daha uygun. Sadece konaklama çok
pahalı. Bir kaç örnek;
4 yıldızlı otel 2 500 000 riyal / gece, 3
yıldız 1 000 000 riyal / gece, Yemek 250 000 riyal cıvarı, müze girişleri 150
000 riyal, metro bileti 5000 riyal yani 50 kuruş, 6 saat şehirler arası yolculuk
300 000 riyal.
Para demişken alışveriş de diyelim. Halı, bakır, seramik, gümüş
işleme, altın takı, telkari, ipek v.b. tüm ürünler şahane ve bize göre uygun
fiyatlara. Ben tasarımlarını çok beğendim. Bir esnafın anlattığına göre
“Türkiye’de işçilik iyidir ama tasarım İran'dan gider bunun sebebi
bir zamanlar Türkiye, Suriye gibi sunni ülkelerde resmin yasaklanmış
olmasıdır.“ Sanat tarihi hakkında fazla bilgim yok ama benim gördüğüm gerçekten
güzel ürünlerdi.
Eğer meraklısı iseniz para durumunuzu buna göre ayarlayın.
Telkari
Telkari
Kıyafet : Gitmeden önce blog yazılarından özellikle kadın gezginlerin
notlarını araştırdım hem güvenlik hem de kıyafet açısından bilgi edinmeye
çalıştım. Kıyafet olarak başı örtmek zorunlu ama bu kural çoğu İranlı kadın
için bile sıkı bir kural olarak görünmüyor. Sanki ⅓ oranında kadın inancı
gereği gerçekten kapanmış ama kalan ⅔ zorunluluktan bir şal atıvermis başına. Muharrem ayı ve sonrasında toplam 40 gün yas zamanı ve ona denk
geldim herkes siyah giyiniyordu. Heryerde siyah bayraklar asılıydı. Erkeklerin
kıyafeti ülkemizden farklı değil. Televizyonda görünen molla kıyafetleri
sokakta yok denecek kadar az. Sanırım siyasi ve üst düzey bürokratlar o şekilde
giyiniyor. Evlerde oldukça şık giyiniyorlar. Estetik cerrahi hem kadın hem de
erkekler için yaygınmış. Burun ameliyatı, kaş düzeltme vb yaygın gibi, gördüğüm
kadınların, yaş farkı gözetmeden, neredeyse yüzde doksanı kaşlarını
yaptırmıştı. Ayrıca özellikle belirtmek gerekir kadınlar çok güzel makyaj
yapıyor. Yani görünüşe özen gösteren, bakımlı ve şık insanlar.
Kıyafetim
Dil ve Kültür : Havaalanından taksiye bindim ve yol boyunca radyodan duyduğum
kelimeleri dayanamayıp not aldım; Masraf, saat, vilayet, sebebi ziyaret, baba,
merasim, fakat, ihtiyaç, çarşamba, perşembe, cuma..dilimize Farsça’dan geçmiş o kadar çok kelime varmış
ki şaşırdım..yaz yaz bitmez. Alfabe sorun yaratmasa her şey çok daha
kolay olacak. Özellikle rakamları öğrenmekte fayda var.
Sefr:0
Yek: 1, (yekşembe: pazar, cumartesi ise sadece şembe ayrıca gün demek)
Dö: 2, (döşembe: pazartesi)
Se: 3, (seşembe: salı)
Çahar:4, (çaharşamba)
Penç: 5, (penşembe ve cuma aynı)
Şeş: 6
Haft: 7
Haşt:8
Noh: 9
Da:10
Bununla beraber Farsça’ya bile gerek duymadan Türkçe konuşarak gezebilirsiniz.
İngilizce başlayan konuşmalar nerelisin? sorusundan sonra “söylesene Türkçe
konuşalım” a dönüyordu. Özellikle Tebriz, Urumiye taraflarından olanların
Türkçesi oldukça akıcı. Türkmen’lerin ise konuşmasını anlamak için biraz kulağın
alışması gerekiyor ayrıca Fars kökenli pek çok kişi de dilimizi biliyor. İran'da ticaret işiyle uğraşan çok kişi var ve ambargo sebebiyle Türkiye üzerinden
ticaret yapılıyor. İnsanların pek çoğu İstanbul'u görmüş. Türk dizileri ve
programları herkes tarafından izleniyor hem Türkçe hem de Farsça.Tam seçim
sonrası gittiğim için Türkiye siyaseti hakkında çok soru sordular ve bizimle
oldukça ilgililer. Muhteşem Yüzyıl, Fatmagül un Suçu Ne, Acı Para Aşk
(dizi ismini Latife diye çevirmişler bulana kadar canım çıktı). Genç
bir kız şunu sordu “dizilerdeki aşklar Türkiye'de gerçekten var mı? “
Hadi bakalım verin cevabı var mı :)
Mevlana'nın İran kültüründe yeri olduğunu biliyordum ama Molla
Nasreddin beni şaşırttı hem de Nasreddin Hoca’nin genç hali. Yaşlı
halindeki sakal, sarık şimdiki mollalara benzediği için hocanın tipi de
değişmiş. Sonradan öğrendiğime göre Nasreddin Hoca Özbekistan gibi Orta Asya
coğrafyasında diğer ülkelere, kültürlere de ait bir değer.
Yemek kültürü bize çok benzer diye düşünmüştüm ama tam olarak
değil. Evet döner ve kelle paça aynı isimle satılıyor ama evlerde yediğim
yemeklerin çoğu özgün ve oldukça lezzetliydi. Ekmek yerine lavaş ve pide
kullanılıyor ki biz de yapsak iyi olacak çünkü çok daha sağlıklı. Safran ve
baharat kullanımı yaygın. İnce, uzun pirinçten, yağsız ve buharda pişen pilav
her yemeğin yanında sunuluyor. Ardigez ve sohen İsfehan a özel tatlarmış.
Yemeğe düşkün olanlar lezzetli ve farklı tatlar bulabilirsiniz. Ayrıca benim
gibi çay tiryakiliğiniz varsa şimdiden afiyet olsun. Gelsin mis gibi kokulu
çaylar. Yanında şeker niyetine “nebat” denilen bir şey verecekler benim gibi
kıtır kıtır yemeyin çayın içinde eritilir bilginiz olsun.
Unutmadan yazayım cuma resmi tatil. Perşembe öğleden sonra da bazı
yerler kapalı.
Çayın yanına nebat
Çayın yanına nebat
Tarih, siyaset, din ve edebiyat hakkında okumayı, araştırmayı
seviyorsanız iyi bir laboratuvar buldunuz demektir. Sunni - Şii ilişkileri,
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi İran ilişkileri (hem siyasi hem de sanat alanında),
Şah ve Humeyni dönemleri, incelenmesi gereken konular diye düşünüyorum. Sadece
İranı tanımak için değil kendimiz için de gerekli. Ayrıca
Şiir sevenlere; Hafız, Şems, Sadi, Firdevsi, Hayyam, bilim sevenlere İbni Sina
vb. pek çok değer mevcut. Cidden köklü bir kültür. Dıştan bakınca başka içten bakınca başka. Siyaseti
nasıl bu duruma gelmiş iyi anlamak gerekiyor. Ben size orada dinlediklerimden bazı notlar aktarmak istiyorum. Şah dönemi hakkında hep iyi şeyler söylendi, eğer o zamanki şartlar olsaydı "İran şu an Türkiye'den daha ileri ve modern olacaktı" dendi. (bizim ne kadar modern olduğumuz ayrı bir tartışma konusu) Peki o zaman neden bu duruma gelindi? Sebep karmaşık ama ben anladığım kadarını yazayım, azınlıklar (Türkler de dahil) daha fazla özgürlük, daha iyi ekonomik şartlar (devrimciler tarafından çok fazla ekonomik vaadlerde bulunulmuş ) ve benzeri sebeplerle değişim istemiş. Anlatılmadı ama okuduğum kadarıyla Şah dönemi baskı, yolsuzluk ve milli olmayan politikalar sebebiyle eleştiriliyor ve ülkenin kuzeyinde solcular tarafından devrim başlatılıyor. Şah devrilince Hümeyni amaç birliği edindiği diğer kişileri bertaraf ediyor. Kandırıldık diyorlar. Şu an genç bir üniversite öğrencisi "partide adamın varsa iş var yoksa yok" diyor. 5-6 sene önce büyük çaplı bir ayaklanma, direniş olmuş ama çok sert bastırılmış. Rejim bir şekilde ( para vererek, iş vererek veya tehdit ederek) belli bir oranda kişiyi kontrolünde tutuyor dendi. İki hafta içinde anlamak kolay değil fakat net olarak gördüğüm, siyasi durum ile halk arasında uçurum var. Belki gençlerle daha fazla görüştüğüm içindir.
Uçakta yanımda oturan üniversite öğretim görevlisi bayan bir sempozyum için Tahran'a gidiyordu. Iran'nın genetik, nano teknoloji ve nükleer konularında iyi olduğunu söyledi.
Bu kısım uzar gider bu yüzden burada kesiyorum. Gitmeseniz bile araştırın diyorum.
Uçakta yanımda oturan üniversite öğretim görevlisi bayan bir sempozyum için Tahran'a gidiyordu. Iran'nın genetik, nano teknoloji ve nükleer konularında iyi olduğunu söyledi.
Bu kısım uzar gider bu yüzden burada kesiyorum. Gitmeseniz bile araştırın diyorum.
Tahran
Fotoğraflara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
15 milyonu aşan bir nüfus ve son yıllarda 10 kez zam gelmesine
rağmen hâlâ 50 sent olan benzin fiyatını birlikte değerlendirin bakalım ortaya
ne çıkacak. Tabii ki trafik kargaşası. Bir gün çift bir gün tek plakalar trafiğe
çıkmasına rağmen yine de çok araç var. Tahran metrosunu veya kendine ait yolu
olan metrobüs kullanabilirsiniz ama bence en iyisi yürümek. Bu arada yeri
gelmişken metroda ilk ve son vagon kadınlara ait, şehir içi otobüsler haremlik
selamlık. Şehirlerarası otobüsler ise karma. Hem yayanın hem de şöförün
ışıklara uymadığı herkesin kendini “atıverdiği” bu şehirde herşeye rağmen
trafikte insanlar sakin..Sadece trafikte değil heryerde sakin görünüyorlar .
Tahran’in turistik bir şehir olduğunu düşünmüyorum ama en ucuz ve
sık uçuşlar oradan olduğundan yolunuz geçecektir. Müzeler (Halı, Mücevher,
Ulusal Müze, vb) , Gülistan Sarayı, Darbend, Milad kulesi, Ateş ve
Su Parkı, Kapalı Çarşı görebileceğiniz bazı yerler.
Gülistan Sarayı, Gezmek için her bölümüne ayrı bilet almanız
gerekiyor. Her biri ortalama150.000 Riyal (İran vatandaşları için 15.000 Riyal)
İran ressamlarının eserlerinin olduğu bölüm; 1800 sonlarına ait
eserler sergileniyor. Yerdeki halının, tavandaki çini desenlerinin yansıtıldığı detaylar, nasıl bir fırça darbesidir !!?? Görün derim.
Aynalı Salon; Gülistan Sarayında 4 saat harcadım bunun başlıca
sebebi “ayna işi - mirror work” denilen sanat. Meğerse İran’nın geri kalanında
çok daha güzel örneklerini görecekmişim. Aynanın bir cm’lik kenarlara sahip
üçgenler halinde kesildiğini ve üç boyutlu, kabartma şeklinde tavan ve duvar
işlemesi olduğunu hayal edin. Elmas gibi pırıl pırıl. İzlerken insanı
büyülüyor.
Müze gezerken aklıma gelen hep şu olur “eğer zenginler, krallar bu
işlere para ödemeseydi sırf sanat olsun diye yapan olur muydu? ve şimdi bunları
görebilir miydik ?”
Etnoğrafya müzesi gibi olan bölüm, İran’nın her bir eyaletinin
kıyafet ve yaşam tarzını yansıtan model ve fotoğraflara sahip. Hem ülkenin
etnik yapısını hem de kültürünü yansıtıyor. Gülistan Sarayı kapalı çarşı başta olmak üzere pek çok müzeye
yakın bir konumda. Yürüyün veya bisiklet kiralayin derim.
Ateş - Su parkı ve Köprü, Bu köprü, iki yeşil tepeyi bir otoban
üzerinden birleştiriyor. Sadece yayaların kullandığı, üzerinde kafeterya ve
lokantaları olan üç katlı bir köprü. İki yanında yemyeşil park ve mesire
alanları mevcut. Gittiğimde tatil günüydü ve pek çok aile çoluk çocuk gelmişti.
Tahran’in benim açımdan önemi, çok güzel sohbetlere mekan olması.
Couchsurfing’ten tanıştığım aile ile geçirdiğim 3 gün ve tam 23 yıl sonra
üniversiteden İranlı arkadaşımla buluşma, kendisi Kanada da yaşıyor ve
tesadüfen aynı zaman diliminde oradaydık, planlasak olmazdı. Bu sebeple Tahran’da diğer turistik yerleri ziyaret etmedim sadece sohbet
ettim.
Tahran sonrası Hamedan'a gitmeyi planlamıştım ama orada hava
durumunun kötü olması, son dakika plan değişikliği yapmama neden oldu. Doğrudan
İsfahan'a geçmeye karar verdim. Üniversiteden arkadaşım Kaveh beni otobüs
istasyonundan uğurlarken İsfehan'a giden genç bir bayana emanet etti. Türkmen
kökenli eşi onu karşılamaya gelince beni de otele bıraktılar ve ertesi gün
evlerine akşam yemeğine davet ettiler. Iranda herkes çok cana yakın. Kadın
erkek genç yaşlı farketmiyor ellerinden geleni yapıyorlar. Buna rağmen İranlı
genç bir kızın dediğini aktarmadan geçmeyeyim “bence insanların yarısından çoğu
iyi niyetli değil", ben de “o zaman misafire iyi davranıyorlar demek ki” dedim.
Gerisini bilemem. Meyve suyu almak için sıraya girmişim elimde param bekliyorum önümdeki kadın, aldıklarından bana ikram etmek istiyor. Otobüste soru
sorduğum kadın, kaşla göz arası biletimi ödüyor, Adres soruyorum
gideceğim yere kadar eşlik ediliyor, bunun gibi pek çok şey. Bizde artık
şehirlerde yok olmuş sadece Anadolunun ücra köşelerinde kalmış güzellikler.
İsfahan
Fotoğraflara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
Iran’nin 3. Büyük şehri. Gördüğüm en güzel şehirlerden biri
diyebilirim, ben çok beğendim. Çölün ortasında bulunan bu şehrin tüm yolları
ağaçtan tünel olmuş. Ortasından akan Zayende nehrinin her iki yanı geniş yeşil
alanlar ve park olarak düzenlenmiş. Daha da önemlisi bu parklar
tertemiz. Benim için önemli bir kriter çünkü medeniyetin sembolüdür diye
düşünüyorum. Tarihi, çok eski devirlere kadar
uzanan şehirde Safari, Selçuklu Devletlerinin izlerini taşıyan pek çok
eser görebilirsiniz. Naks-i Cihan Meydanı (şimdiki adı İmam Hümeyni Meydanı)
Siose(33) pol(köprü) yani 33 gözlü köprü, Mescid Cami, Sallanan minare
(Monar jonban) , Ateş gah, 40 sutunlu köşk (chehel sotoon palace), Kapalı
pazar ve daha niceleri. Şehrin tamamı açık müze gibi.
Gitmeden önce akşam geç vakit ve gece dışarı çıkmam sanıyordum,
otelim merkezi bir konumdaydı ve her yer cıvıl cıvıldı. Duyduğuma göre
eskiden akraba olmayan bir erkekle yolda yanyana bir yere gitmek yasakmış, ben
yolda elele gençler görmemekle beraber ahlak polisine de denk gelmedim.
İsfahan için en az 3 gün öneririm. Bence vaktiniz varsa tadını
çıkara çıkara 5-6 gün. Oradan Yedz şehrine geçilebilir ama ben gidemedim.
İsfahan’dan Siraz’a yine otobüsle gidecektim bu sefer, zaman
kaybetmemek için, gece yolculuğu yapmaya karar verdim. Şehirlerarası
otobüsler oldukça rahat, koltuklar sona kadar yatıyor ve en güzeli
bacaklarınızı uzatmak için destek mekanizması var.
Sabah erken saatlerde Şiraz'a vardım.
Şiraz
Siraz, hostel bulabildiğim tek şehir oldu. Ben hostelleri otellere
hep tercih etmişimdir.Oteldeki yıldız sayısı arttıkça insanların birbirine
selam verme sayısı azalıyor diye bir teorim var ama hostel öylemi girersin
kapıdan başlar sohbet. Hostelin sahibi Pervez ve çalışanlar ayrıca orada
kalanlar, İsveçli, Alman, Avustralyalı konuklar. Hangi yerleri gördün, nereleri
göreceksin, neler yaşandı vb pek çok hikaye paylaşıldı. İlk bir saat
içinde Persopolis ziyaretide planlandı. Şehirden 60 km uzakta ve tek başına
taksi tutmak pek de ekonomik değil ve iran anılarım içinde maalesef taksi
kazıkları kalıcı bir yer tutacak. Türkiye, Alman, İsveç konsorsiyumu olarak
Persopolisi görmeye karar verdik. Yarım gün yeterli olabilir. Yerleşim
düzeni derlitoplu, gezmesi kolay bir yer. İsterseniz rehber tutabilirsiniz
isterseniz gitmeden kendiniz tarihini okursunuz. Hindistan'dan Balkanlara kadar
uzanan Pers İmparatorluğu, Balkanlardan kalkıp Hindistan'a dayanan, Büyük İskenderin gelişi ile yok olmuş. Farslar 6000
yıldır aynı topraklarda yaşıyor ve Persopolis çok zengin bir dönemin tanığı
olarak orada duruyor.
Türkiye İran Sınırı 1639 Kasrı Şirin Antlaşması ile çizilmiş ve o
günden beri değişmemiş. Uzak tarihimiz iç içe, Selçuklu ve Safavi Devletleri
sürekli “temas” halindeymiş. Daha önce de belirttiğim gibi yakın tarihte Şah ve
Humeyni zamanlarını iyi anlamak bizim de işimize yarayacaktır.
İRAN, TARİHİ VE SANATI SEBEBİYLE GÖRÜLMESİ, KÜLTÜRÜ VE
SİYASETİ SEBEBİYLE İNCELENMESİ GEREKEN BİR ÜLKE diye düşünüyorum.
İki hafta çok az geldi bana,
ilk fırsatta tekrar gitmek üzere, belki orada görüşürüz.