2 Nisan 2016 Cumartesi

JAPONYA

Japonya’ya mesleki bir eğitim için gitmiştim. Gezebilmek için 2 hafta sonu ve kaldığım şehir olan Osaka da akşamlar vardı. Genelde gitmeden önce gezilecek yerler hakkında araştırma yaparım ama bu sefer iş odaklı olunca fazla ilgilenemedim. HIDA (Thé Overseas Human Resources And Industry Development Association) Osaka merkezine gitmiştim. Gezerken kullanalım diye elimize öyle güzel dokümanlar verdiler ki birazdan siz de hayran kalacaksınız.
Kyoto ve Nara'yı haftasonları gezebildim. Ayrıca Nagoya'da işim gereği fabrika ziyaretlerinde bulunduk. Bir de Toyota Müzesini gezdik.
İlgimi çeken bazı şeyleri aktarmak isterim.
ilk gün sabah etrafı merak ettim ve kahvaltı öncesi biraz yürümek istedim. Sabahın 7'inde sokaklar bom boşdu sadece ben ve bir de ben diyeyim 90 yaşında (ama inanmayın çünkü hep tahminlerimin neredeyse 20 yaş üstünde çıktılar) artık 100'ün ne kadar üstündeyse, bir teyze elinde walker yavaş yavaş kaldırımda ilerliyordu. Sabah sabah bir yere varma amacı olduğunu sanmıyorum muhtemelen sırf yürüyüş olsun diye çıkmıştır. Türkiye'de uzun yıllardır yaşayan bir Japon'a sordum sonra, nasıl oluyor da gerçek yaşlarından çok daha genç görünebiliyorlar diye. Bu sadece genetikle açıklanmamalı. Biz neyi yanlış yapıyoruz dedim. "Çok yemek yiyorsunuz ve hiç hareket etmiyorsunuz" dedi. Bence doğru bir gözlem. Neyse orada gördüklerimi söylemeye devam edeyim. Hemen hemen herkes bisiklet kullanıyor. 2 çocuğunu almış okula götüren anneler, babalar, gençler, yaşlılar...sokaklar,  caddeler, evlerin bahçeleri bisiklet dolu.

Yemek demişken, benim gibi balık seviyorsanız yaşadınız. Sabah kahvaltıda bile bulabilirsiniz. Ayrıca lokantaların vitrinlerinde menülerin maketleri var. Yani ne sipariş ettiğinizi görebiliyorsunuz.


Japonya geleneklerin ve modernliğin bazen iç içe bazen yan yana olduğu bir ülke. Sokaktaki kıyafetler en belirgin işareti bence. Gelenekle modern giyim yan yana. Anladığım kadarıyla aile yaşantıları da tutucu. Kadının rolü hakında iki gözlem aktarabilirim. 22 kişilik Türk grup olarak gitmiştik ve içinde sadece 4 kadındık. Fabrika ziyaretindeki tercüman da kadındı. Toplantı arası sohbet sırasında bana Türkiye deki tüm kadınların bizim gibi olup olmadığını sordu. "Bizim gibi" tanımlaması; mühendisliğin yaygın olup olmadığı, kadınların kendine güvenip güvenmediği (hatta biraz atak ve cadı anlamında bir tanımlama ile :) Tabii ki bizim gruptaki örneklem yanıltıcı bilgi veriyordu ve bende ülkemizdeki durumu açıklamaya çalışırken öğrendiğim kadarıyla Japonya'da durum çok da parlak değilmiş. Kadınlar geleneksel ev kadını ve anne rolündeymiş, mühendislik tarzı meslekleri erkek işi olarak görüyorlarmış. Dilde bile kadınların kullanmasının yasak olduğu bazı kelimeler varmış. Bazı kulüplere Japon kadınlarının girmesi yasakmış vs vs ilginç bilgiler. Bunun yanında metroda pembe vagonlar görmüştüm bunlar sadece kadınlara özel, dileyen bu vagonlara binebilir tabii ki İran daki gibi zorunlu değil.
Japonya her yönüyle temiz bir ülke. Fabrikaya bile girerken ayakkabıları çıkardık, terlik giydik. Bazı lokantalar, sağlık kurumları ve şinto tapınakları ayakkabı çıkarılacak yerler. Gruptan bir arkadaş neden galoş kullanılmadığını sordu rehberimiz "ama onlar tek kullanımlık ve çevre dostu değil" dedi. Lokantalarda, tuvaletlerde ısıtılmış, sıcak küçük havlular var kullanımdan sonra tekrar yıkamaya gidiyor. Islak mendil veya ona benzer tek kullanımlık hiç bir şey görmedim.





Herşey düzenli, yerli yerinde ve kurallara uyum son noktada ama gelgelelim intihar oranı inanılmaz yüksekmiş. Tabii o kültürde, dini inanışta onur kavramı, tekrar dünyaya gelme vs pek çok şey bunun temelini oluştursa da benim için anlaması ve yorumlaması biraz zor oldu. Yılda 30000 civarı intihar diye bir şey duydum. En etkili intihar şekillerini anlatan kitaplar varmış, yüksek binaların çatıları, balkonları engel olmak amaçlı kapalı tutuluyormuş hatta devlet trenin önüne atlamayı önlemek için intihar eden kişinin ailesinin ödemesi için yüksek oranda cezalar kesiyormuş. Devlet intihar oranlarını azaltmak için hedefler belirliyormuş. Bir de mafya tarzı oluşumların ve de bizim kabadayı dediğimiz eski tip mahalle abileri tarzı oluşumların varlığı da ilginç bir diğer konu.
Tüm bunları belki şu tarihi bilgi ile birlikte düşünmek lazım.
16.yy da Avrupalıların hristiyanlığı yaymak için yaptığı misyonerlik çalışmalarını engellemek amacıyla ülkeye girişleri yasaklanmış. Sadece Çin ve Hollanda tüccarları hariç. Hatta Japonların da yurtdışına gitmesi yasakmış. Bu durum yaklaşık 250 yıl sürmüş. Sanırım geleneklerin bugüne taşınmasında bu kapalı sistemin payı büyük. Sonunda 1853 de Abd 4 gemi ile dayanmış kapısına ve ülke dışa açılmak zorunda kalmış. Sonrasında savaşlı bir zaman dilimi başlamış taa ki 1945'e kadar. Atom bombası ve büyük bir acı sonrası ülke teknoloji ve ekonomiye odaklanıp şu anki durumuna erişmiş. Hoşuma giden bir bilgi daha, rakip kurumlar bile belli platformlarda biraraya gelip, tecrübe ve bilgi paylaşımı ile ülke bazlı hedeflerde birlikte hareket ediyorlarmış.  (meslektaşlarım için kısa bir not; bizim 5S dediğimiz şey orada düşünce ve hareketlere sinmiş doğal bir süreç)


Fotoğraflar;

https://drive.google.com/drive/folders/1jTC1D-YqCwK5KWuSWgebQdZuJOECGIoe?usp=sharing

Bize verilen dokümanlardan sizin de işinize yarayabilecek bazı notlar:
Metro hakkında;
One - day pass bileti 850 Yen
No-My-Car day discount Pass 600 Yen, cuma günleri geçerli
Bu biletler tüm gün metro,  New Tram ve şehir otobüslerinde geçerli  (OTSnin Osakako ile Nakafuto arasındaki hat hariç)

OSAKA’yi gezmek için Plan 1 (tek günlük plandir) :
Metro istasyonu, Tanimachi 4 -crome Station’ da in ve 15 dk yürü, Osaka Kale’sine var. (yürüme süresini ölçmedim ama adamlar her türlü detayı yazmışlardi) Osaka Kalesine giriş ücreti 600 Yen 09.00-16.30 arasında açık.
15 dk geri yürü ve Tanimachi 4 -crome Station’ a dön
Chuo hattından Osakako istasyonuna git. Yaklaşık 15 dk sürer.
İstasyondan çıkınca yaklaşık 7 dk yürü.
Kaiyukan Akvaryumu. Giriş 2000 Yen, 10.00-20.00 arası açık
Öğlen yemeği  (acikmadiniz mı? olmaz ama yencek demişler yiyin lütfen :)
İstasyona geri dönüş 7 dk
Yine Chuo hattını kullanıp 13 dk sonra Sakaisuji-Hommachi istasyonunda Sakaisuji Hattına geçin ve Ebisu-cho istasyonuna 5 dk da varacaksiniz.
Bu istasyonun çevresi alışveriş alanı.
Denden Town -Elektronik cihaz dükkanları
10 dk yürü Doguyasuji
5 dk yürü Namba
10 dk yürü Dotombori
10 dk yürü Alışveriş caddesi

Plan 2 (tek günlük plandir) :
Umeda istasyonundan inince 3 dk yürü
Yodobashi Camera (dukkan)
10 dk yürü Umeda Sky Building, yüksekliği 252 mt, Giriş 800 Yen, 10.00-22.00 arası açık
Öğlen yemeği :)
Umeda istasyonuna geri dön 15 dk
Chuo hattından Osakako ist. 15 dk
Ve indikten sonra 7 dk yürüyüşle Kaiyukan Akvaryumu (daha önceki planda olduğu için tekrar yazmıyorum sonrası alışveriş merkezleri )

Plan 3 (tek günlük plandir) :
Universial Studio Japan giriş 5500 Yen, Carsamba: 9.00-19.00, Cumartesi - Pazar: 9.00-21.00
İstasyon ismi: Universal Station
Ben gezmedim ama bütün günü alacak çok büyük bir alan olduğu söylendi.

Bu listelerde belirtilmemiş ama Osaka Sightseeing Cruise, nehirde üstü açılıp kapanan modern gemilerle güzel bir tur yapabilirsiniz.

Osaka Kalesi: (yine bize verilen dokümanlardan)
Osaka’nin en turistik alanlarindan biridir.1583 yılında yapımına karar verildi. 34.2 mt yüksekliğindedir.  Toyotomi ailesine ait tarihi anlatan müzeye sahiptir. Toyotomi Hideyoshi fakir bir aileden gelip ünlü bir savaşçı ve sonunda hükümdar olmuş. (Bu not benden )

Kaiyukan Akvaryumu:
Dünyanın kaçıncı akvaryumu hatırlamıyorum ama büyük ve güzel bir yer. Eğer benzer bir yer gormediyseniz vakit ayırmaya değer.

Nara:
Osaka’da Abiko istasyonundan Midosuji hatti ile 30 dk sonra Namba istasyonuna var ve Kintetsu hattında 40 dk sonra da Nara ya varacaksiniz. Bu size 810 Yen malolur. Turistik Yerler istasyona 5 dk yürüme mesafesinde.
Öncelikle belirteyim Temple Budist, Shrine ise Şinto inancına ait tapınak adları.
Kofukuji Temple: Dünya Kültür Mirası Listesindedir. 710 yılında inşa edilen 175 binadan çoğu yıkılmış. Treasure House girişi 500 Yen, Tokondo Hall 300 Yen ve 9.00-17.00 arası açık.
5 dk yürüyerek Sarusawano-ike Pond
30 dk daha yürüyüşle Kasuga Taisha Shrine: Dünya Kültür Mirası Listesindedir. 768 yılında inşa edilmiş, ülkedeki en ünlü şinto tapınaklarından biridir.
15 dk yürüyüşle Wakakusayama Hill, 342 mt yüksekliğindeki tepede doğayla bulusabilirsiniz. 150 Yen, 9.00-17.00, 21 Mart - 15 Haziran ve 10 Eylül - 25 Kasım

10 dk yürüyüşle Todaiji Temple: Dünya Kültür Mirası Listesindedir. 16.2 mt yüksekliğinde, bronz Buda heykelinin bulunduğu Daibutsu evi ise dünyanın en geniş ahşap binasıdır. 500 Yen giriş ücreti, 8.00-16.00 ziyaret zamanlarıdır.
10 dk yürüyerek Nara Parka varabilirsiniz. Geyikleriyle ünlü bu park görülmeye değer bence.

Listede yazılmamış ama Gengoji Gokurakuba da dünya kültür mirası listesinde. Zaman durumunuzu göre değerlendirirsiniz.
Verilen listede bazı lokanta adları ve menü fiyatları da vardı. Alın size birkaç örnek;
Nara istasyonu civarında Yamatoji de 1500 - 2000 Yen arası
Sushi Tsune Honten de menu 1400 Yen
Park civarında Rokumeinen kahve ve tatlı 600 Yen
 
Kyoto
Osaka Abiko istasyonundan Midosuji hattında 35 dk yolculuktan sonra JR-Shin Osaka istasyonunda JR Kyoto Hattına geç ve 30 dk yolculuktan sonra JR-Kyoto istasyonunda in ve buraya kadar 850 Yen harcarsin. Kyoto şehir otobüslerinden 205 veya 101 nolu otobüsler ile 15 dk sonra Kinkakuji-michi de in ve 220 Yen harcamış olacaksın.
Kinkakuji: Dünya Kültür Mirası Listesindedir. Altın Tapınak ve dünyadaki en özgün, en zarif Japon tarzı bahçesini bir arada göreceksiniz. Bu güzel bahçesiyle altın kaplı köşk bir zamanlar Ashikaga Şoguna ait bir köşk idi. Ölümünden sonra Tapınağı dönüştürüldü. Giriş ücreti 400 Yen. 9.00-17.00 arası ziyaret saatleri.
30 yürüyüşle,
Ryoanji Temple. Dünya Kültür Mirası Listesindedir. Çok güzel bir Zen bahçesi örneğini göreceksiniz. 500 Yen, Mart--Kasım arası 8.00-17.00 ve Aralık --Şubat 8.30-16.30
20 dk otobüs yolculuğundan sonra Kiyomizu-minchi de in.
Kiyomizu Temple: Dünya Kültür Mirası Listesindedir. Sıra sıra Çömlekçilerin bulunduğu antik yol sizi tapınağa götürür. Oradan tüm  şehrin kapsamlı manzarasını izleyebilirsiniz. 300 Yen, 6.00-18.00 ziyaret saatleridir.
30 dk yürüyüşle
Kodaiji Temple: Eğer Kyoto ya sonbaharda giderseniz bu tapınakda en güzel renkleri ve gece ışık oyunları ile muhteşem manzaralı Japon bahçesi görebilirsiniz. 600 Yen, 9.00-17.00
30 dk daha yürüyecek gücünüz kaldiysa JR Kyoto istasyonuna dönebilirsiniz.
Kyoto otobüs ve metro kartları hakında biraz bilgi:
Kyoto city bus exclusive one day card. 500 Yen. Otobüslerde tüm gün geçerli.
Kyoto Sightseeing card. 1200 Yen / bir gün. Bu kart otobüs ve metroda geçerlidir. Ayrıca bu bileti alanlara harita ve bazı tapınak, müze, vb  girişler için indirim kartı da verilir.    

Japonya’nın eski başkenti Kyoto’da 17 tane dünya kültür mirasına ait eser var. 794 yılında imparator Kanmu tarafından başkent Nagaoka-kyo’dan Heian-kyo’a taşındı ve Edo döneminin sonuna kadar Kyoto 1000 yıldan daha uzun süre başkent olarak Japonya tarihinde önemli bir rol oynadı.

Vize 90 güne kadar serbest, yani bu vizesiz gezebilirsiniz demek. Hadi uçak bileti için uygun bir fırsat yakaladığınizi düşünelim ama konaklama, ulaşım ve yemek için yine de bolca para ayırmalısınız, benden uyarmas

8 Mart 2016 Salı

İRAN

İran’a gidiyorum..
Hem de tek başıma..Tek bir kadın. .Tahran-Isfahan-Siraz..2 hafta..
Tepki 1: ne işin var orada gidecek başka yer kalmadı mi? (çoğunluk )
Tepki 2: ben de çok merak ediyorum, keşke gelebilseydim (azınlık)
Siz hangi gruptansınız bilemem ama ben kendi adıma bu geziden çok şey bekliyordum ve tek endişem hayal kırıklığına uğramaktı.
4-5 yıl önce planlanan bir geziydi. Sadece batıdaki komşu ülkeleri görmüştüm ve sonra hep uzaktaki diğer ülkelere gittim. Kapı komşusunu tanımadan dünyaya açılan garip bir yaratık gibi hissettim kendimi. Gerçi ülkenin güney komşuları şimdi de kuzeyi gitmek için uygun olmasa da lafım geniş zamanlara.

Eğer İran'a gitmeyi düşünürseniz sizler için bazı notlar:

Vize: Türkiye’ye vize uygulanmıyor. Uçak özelikle iş için giden vatandaşlarımız ile doluydu. Hostelde tanıştığım Avrupa vatandaşları vize ücretlerinin çokluğu ve vize sürecinin zorluğundan şikayet ediyordu. Hem içimden hem dışımdan oh olsun dedim :) 
Hep biz mi uğrasacağız.
Benim gördüğüm Alman, Rus ve Uzak Doğu'dan gelenler çoğunlukta. İsfehan da 2, Şiraz da 1 Türk tur grubuyla karşılaştım ve bana Türkiye'den gelenlerin sayısında artış olduğu söylendi.  

Para: Yaklaşık 10.000 Riyal 1 TL civarındaydı (Kasım 2015)
Halk arasında bir sıfır atılarak Tümen deniyor. Yani konuştuğunuz tümen ama ödeme yaparken bir sıfır fazla içeren riyal ile ödeme yapıyorsunuz. Kafa karıştırıcı bir durum gidenler dikkat etsin. Kredi kartı yaygın değil, bankalar uluslar arası sisteme dahil değil ama artık ambargo kalktığına göre belki yakin zamanda durum değişir. Ben yanıma nakit olarak dolar ve avro almıştım.
Benim gibi pazarlık yapmayı sevmiyorsanız işiniz zor.
Aslında fiyatlar bize göre daha uygun. Sadece konaklama çok pahalı. Bir kaç  örnek; 
4 yıldızlı otel 2 500 000 riyal / gece, 3 yıldız 1 000 000 riyal / gece, Yemek 250 000 riyal cıvarı, müze girişleri 150 000 riyal, metro bileti 5000 riyal yani 50 kuruş, 6 saat şehirler arası yolculuk 300 000 riyal.
Para demişken alışveriş de diyelim. Halı, bakır, seramik, gümüş işleme, altın takı, telkari, ipek v.b. tüm ürünler şahane ve bize göre uygun fiyatlara. Ben tasarımlarını çok beğendim. Bir esnafın anlattığına göre  “Türkiye’de işçilik iyidir ama tasarım  İran'dan gider bunun sebebi bir zamanlar Türkiye, Suriye gibi sunni ülkelerde resmin yasaklanmış olmasıdır.“ Sanat tarihi hakkında fazla bilgim yok ama benim gördüğüm gerçekten güzel ürünlerdi. 
Eğer meraklısı iseniz para durumunuzu buna göre ayarlayın.

Telkari



  


KıyafetGitmeden önce blog yazılarından özellikle kadın gezginlerin notlarını araştırdım hem güvenlik hem de kıyafet açısından bilgi edinmeye çalıştım. Kıyafet olarak başı örtmek zorunlu ama bu kural çoğu İranlı kadın için bile sıkı bir kural olarak görünmüyor. Sanki ⅓ oranında kadın inancı gereği gerçekten kapanmış ama kalan ⅔ zorunluluktan bir şal atıvermis başına. Muharrem ayı ve sonrasında toplam 40 gün yas zamanı ve ona denk geldim herkes siyah giyiniyordu. Heryerde siyah bayraklar asılıydı. Erkeklerin kıyafeti ülkemizden farklı değil. Televizyonda görünen molla kıyafetleri sokakta yok denecek kadar az. Sanırım siyasi ve üst düzey bürokratlar o şekilde giyiniyor. Evlerde oldukça şık giyiniyorlar. Estetik cerrahi hem kadın hem de erkekler  için yaygınmış. Burun ameliyatı, kaş düzeltme vb yaygın gibi, gördüğüm kadınların,  yaş farkı gözetmeden, neredeyse yüzde doksanı kaşlarını yaptırmıştı. Ayrıca özellikle belirtmek gerekir kadınlar çok güzel makyaj yapıyor. Yani görünüşe özen gösteren, bakımlı ve şık insanlar.          

Kıyafetim

Dil ve KültürHavaalanından taksiye bindim ve yol boyunca radyodan duyduğum kelimeleri dayanamayıp not aldım; Masraf, saat, vilayet, sebebi ziyaret, baba, merasim, fakat, ihtiyaç, çarşamba, perşembe, cuma..dilimize Farsça’dan geçmiş o kadar çok kelime varmış ki şaşırdım..yaz yaz bitmez. Alfabe sorun yaratmasa her şey çok daha kolay olacak. Özellikle rakamları öğrenmekte fayda var.
Sefr:0
Yek: 1, (yekşembe: pazar, cumartesi ise sadece şembe ayrıca gün demek)       
Dö: 2,  (döşembe: pazartesi)
Se: 3, (seşembe: salı)
Çahar:4, (çaharşamba)
Penç: 5, (penşembe ve cuma aynı)
Şeş: 6
Haft: 7
Haşt:8
Noh: 9
Da:10   
Bununla beraber Farsça’ya bile gerek duymadan Türkçe konuşarak gezebilirsiniz. İngilizce başlayan konuşmalar nerelisin? sorusundan sonra “söylesene Türkçe konuşalım” a dönüyordu. Özellikle Tebriz, Urumiye taraflarından olanların Türkçesi oldukça akıcı. Türkmen’lerin ise konuşmasını anlamak için biraz kulağın alışması gerekiyor ayrıca Fars kökenli pek çok kişi de dilimizi biliyor. İran'da ticaret işiyle uğraşan çok kişi var ve ambargo sebebiyle Türkiye üzerinden ticaret yapılıyor. İnsanların pek çoğu İstanbul'u görmüş. Türk dizileri ve programları herkes tarafından izleniyor hem Türkçe hem de Farsça.Tam seçim sonrası gittiğim için Türkiye siyaseti hakkında çok soru sordular ve bizimle oldukça ilgililer. Muhteşem Yüzyıl, Fatmagül un Suçu Ne, Acı Para Aşk  (dizi ismini Latife diye çevirmişler bulana kadar canım çıktı). Genç bir kız şunu sordu “dizilerdeki aşklar Türkiye'de gerçekten var mı? “  Hadi bakalım verin cevabı var mı :)
Mevlana'nın İran kültüründe yeri olduğunu biliyordum ama Molla Nasreddin beni şaşırttı hem de Nasreddin Hoca’nin genç hali. Yaşlı halindeki sakal, sarık şimdiki mollalara benzediği için hocanın tipi de değişmiş. Sonradan öğrendiğime göre Nasreddin Hoca Özbekistan gibi Orta Asya coğrafyasında diğer ülkelere, kültürlere de ait bir değer.  
Yemek kültürü bize çok benzer diye düşünmüştüm ama tam olarak değil. Evet döner ve kelle paça aynı isimle satılıyor ama evlerde yediğim yemeklerin çoğu özgün ve oldukça lezzetliydi. Ekmek yerine lavaş ve pide kullanılıyor ki biz de yapsak iyi olacak çünkü çok daha sağlıklı. Safran ve baharat kullanımı yaygın. İnce, uzun pirinçten, yağsız ve buharda pişen pilav her yemeğin yanında sunuluyor. Ardigez ve sohen İsfehan a özel tatlarmış. Yemeğe düşkün olanlar lezzetli ve farklı tatlar bulabilirsiniz. Ayrıca benim gibi çay tiryakiliğiniz varsa şimdiden afiyet olsun. Gelsin mis gibi kokulu çaylar. Yanında şeker niyetine “nebat” denilen bir şey verecekler benim gibi kıtır kıtır yemeyin çayın içinde eritilir bilginiz olsun.
Unutmadan yazayım cuma resmi tatil. Perşembe öğleden sonra da bazı yerler kapalı.  

Çayın yanına nebat 
             
Tarih, siyaset, din ve edebiyat hakkında okumayı, araştırmayı seviyorsanız iyi bir laboratuvar buldunuz demektir. Sunni - Şii ilişkileri, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi İran ilişkileri (hem siyasi hem de sanat alanında), Şah ve Humeyni dönemleri, incelenmesi gereken konular diye düşünüyorum. Sadece İranı tanımak için değil kendimiz için de gerekli. Ayrıca Şiir sevenlere; Hafız, Şems, Sadi, Firdevsi, Hayyam, bilim sevenlere İbni Sina vb. pek çok değer mevcut. Cidden köklü bir kültür. Dıştan bakınca başka içten bakınca başka. Siyaseti nasıl bu duruma gelmiş iyi anlamak gerekiyor. Ben size orada dinlediklerimden bazı notlar aktarmak istiyorum. Şah dönemi hakkında hep iyi şeyler söylendi, eğer o zamanki şartlar olsaydı "İran şu an Türkiye'den daha ileri ve modern olacaktı" dendi. (bizim ne kadar modern olduğumuz ayrı bir tartışma konusu) Peki o zaman neden bu duruma gelindi? Sebep karmaşık ama ben anladığım kadarını yazayım, azınlıklar  (Türkler de dahil) daha fazla özgürlük, daha iyi ekonomik şartlar  (devrimciler tarafından çok fazla ekonomik vaadlerde bulunulmuş ) ve benzeri sebeplerle değişim istemiş. Anlatılmadı ama okuduğum kadarıyla Şah dönemi  baskı, yolsuzluk ve milli olmayan politikalar sebebiyle eleştiriliyor ve ülkenin kuzeyinde solcular tarafından devrim başlatılıyor. Şah devrilince Hümeyni amaç birliği edindiği diğer kişileri bertaraf ediyor. Kandırıldık diyorlar. Şu an genç bir üniversite öğrencisi "partide adamın varsa iş var yoksa yok" diyor. 5-6 sene önce büyük çaplı bir ayaklanma, direniş olmuş ama çok sert bastırılmış. Rejim bir şekilde  ( para vererek, iş vererek veya tehdit ederek) belli bir oranda kişiyi kontrolünde tutuyor dendi. İki hafta içinde anlamak kolay değil fakat net olarak gördüğüm, siyasi durum ile halk arasında uçurum var. Belki gençlerle daha fazla görüştüğüm içindir. 
Uçakta yanımda oturan üniversite öğretim görevlisi bayan bir sempozyum için Tahran'a gidiyordu. Iran'nın genetik, nano teknoloji ve nükleer konularında iyi olduğunu söyledi.       

Bu kısım uzar gider bu yüzden burada kesiyorum. Gitmeseniz bile araştırın diyorum.
  
Tahran

Fotoğraflara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 
15 milyonu aşan bir nüfus ve son yıllarda 10 kez zam gelmesine rağmen hâlâ 50 sent olan benzin fiyatını birlikte değerlendirin bakalım ortaya ne çıkacak. Tabii ki trafik kargaşası. Bir gün çift bir gün tek plakalar trafiğe çıkmasına rağmen yine de çok araç var. Tahran metrosunu veya kendine ait yolu olan metrobüs kullanabilirsiniz ama bence en iyisi yürümek. Bu arada yeri gelmişken metroda ilk ve son vagon kadınlara ait, şehir içi otobüsler haremlik selamlık. Şehirlerarası otobüsler ise karma. Hem yayanın hem de şöförün ışıklara uymadığı herkesin kendini “atıverdiği”  bu şehirde herşeye rağmen trafikte insanlar sakin..Sadece trafikte değil heryerde sakin görünüyorlar .

Tahran’in turistik bir şehir olduğunu düşünmüyorum ama en ucuz ve sık uçuşlar oradan olduğundan yolunuz geçecektir. Müzeler (Halı, Mücevher,  Ulusal Müze, vb) , Gülistan Sarayı,  Darbend, Milad kulesi, Ateş ve Su Parkı, Kapalı Çarşı görebileceğiniz bazı yerler.
Gülistan Sarayı, Gezmek için her bölümüne ayrı bilet almanız gerekiyor. Her biri ortalama150.000 Riyal (İran vatandaşları için 15.000 Riyal)
İran ressamlarının eserlerinin olduğu bölüm; 1800 sonlarına ait eserler sergileniyor. Yerdeki halının, tavandaki çini desenlerinin yansıtıldığı detaylar, nasıl  bir fırça darbesidir !!?? Görün derim.
Aynalı Salon; Gülistan Sarayında 4 saat harcadım bunun başlıca sebebi “ayna işi - mirror work” denilen sanat. Meğerse İran’nın geri kalanında çok daha güzel örneklerini görecekmişim. Aynanın bir cm’lik kenarlara sahip üçgenler halinde kesildiğini ve üç boyutlu, kabartma şeklinde tavan ve duvar işlemesi olduğunu hayal edin. Elmas gibi pırıl pırıl. İzlerken insanı  büyülüyor.  
Müze gezerken aklıma gelen hep şu olur “eğer zenginler, krallar bu işlere para ödemeseydi sırf sanat olsun diye yapan olur muydu? ve şimdi bunları görebilir miydik ?”  
Etnoğrafya müzesi gibi olan bölüm, İran’nın her bir eyaletinin kıyafet ve yaşam tarzını yansıtan model ve fotoğraflara sahip. Hem ülkenin etnik yapısını hem de kültürünü yansıtıyor. Gülistan Sarayı kapalı çarşı başta olmak üzere pek çok müzeye yakın bir konumda. Yürüyün veya bisiklet kiralayin derim.   

Ateş - Su parkı ve Köprü, Bu köprü, iki yeşil tepeyi bir otoban üzerinden birleştiriyor. Sadece yayaların kullandığı, üzerinde kafeterya ve lokantaları olan üç katlı bir köprü. İki yanında yemyeşil park ve mesire alanları mevcut. Gittiğimde tatil günüydü ve pek çok aile çoluk çocuk gelmişti.  

Tahran’in benim açımdan önemi, çok güzel sohbetlere mekan olması. Couchsurfing’ten tanıştığım aile ile geçirdiğim 3 gün ve tam 23 yıl sonra üniversiteden İranlı arkadaşımla buluşma, kendisi Kanada da yaşıyor ve tesadüfen aynı zaman diliminde oradaydık, planlasak olmazdı. Bu sebeple Tahran’da diğer turistik yerleri ziyaret etmedim sadece sohbet ettim.

Tahran sonrası Hamedan'a gitmeyi planlamıştım ama orada hava durumunun kötü olması, son dakika plan değişikliği yapmama neden oldu. Doğrudan İsfahan'a geçmeye karar verdim. Üniversiteden arkadaşım Kaveh beni otobüs istasyonundan uğurlarken İsfehan'a giden genç bir bayana emanet etti. Türkmen kökenli eşi onu karşılamaya gelince beni de otele bıraktılar ve ertesi gün evlerine akşam yemeğine davet ettiler. Iranda herkes çok cana yakın. Kadın erkek genç yaşlı farketmiyor ellerinden geleni yapıyorlar. Buna rağmen İranlı genç bir kızın dediğini aktarmadan  geçmeyeyim “bence insanların yarısından çoğu iyi niyetli değil", ben de “o zaman misafire iyi davranıyorlar demek ki” dedim. Gerisini bilemem. Meyve suyu almak için sıraya girmişim elimde param bekliyorum önümdeki kadın, aldıklarından  bana ikram etmek istiyor. Otobüste soru sorduğum kadın, kaşla göz arası biletimi ödüyor, Adres soruyorum gideceğim yere kadar eşlik ediliyor, bunun gibi pek çok şey. Bizde artık şehirlerde yok olmuş sadece Anadolunun ücra köşelerinde kalmış güzellikler.

İsfahan

Fotoğraflara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 
Iran’nin 3. Büyük şehri. Gördüğüm en güzel şehirlerden biri diyebilirim, ben çok beğendim. Çölün ortasında bulunan bu şehrin tüm yolları ağaçtan tünel olmuş. Ortasından akan Zayende nehrinin her iki yanı geniş yeşil alanlar  ve park olarak düzenlenmiş. Daha da önemlisi bu parklar tertemiz. Benim için önemli bir kriter çünkü medeniyetin sembolüdür diye düşünüyorum. Tarihi, çok eski devirlere kadar uzanan şehirde Safari,  Selçuklu Devletlerinin izlerini taşıyan pek çok eser görebilirsiniz. Naks-i Cihan Meydanı (şimdiki adı İmam Hümeyni Meydanı)  Siose(33) pol(köprü) yani 33 gözlü köprü, Mescid Cami, Sallanan minare (Monar  jonban) , Ateş gah, 40 sutunlu köşk (chehel sotoon palace), Kapalı pazar ve daha niceleri. Şehrin tamamı açık müze gibi.   
Gitmeden önce akşam geç vakit ve gece dışarı çıkmam sanıyordum, otelim  merkezi bir konumdaydı ve her yer cıvıl cıvıldı. Duyduğuma göre eskiden akraba olmayan bir erkekle yolda yanyana bir yere gitmek yasakmış, ben yolda elele gençler görmemekle beraber ahlak polisine de denk gelmedim.  
İsfahan için en az 3 gün öneririm. Bence vaktiniz varsa tadını çıkara çıkara 5-6 gün. Oradan Yedz şehrine geçilebilir ama ben gidemedim.   
İsfahan’dan Siraz’a yine otobüsle gidecektim bu sefer, zaman kaybetmemek için,  gece yolculuğu yapmaya karar verdim. Şehirlerarası otobüsler oldukça rahat, koltuklar sona kadar yatıyor ve en güzeli bacaklarınızı uzatmak için destek mekanizması var.
Sabah erken saatlerde Şiraz'a vardım.

Şiraz

Fotoğraflara aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 

İsfahan kadar zengin ve temiz olmamakla beraber en az onun kadar tarihi ve kültürel değerlere sahip bir şehir. Mesjid-i Nasır Al Mülk, Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden. İçinde saatlerce huzurla kalabilirsiniz. Yorgunluk molası ile birleştirin derim. Shah Cheragh  (Lambaların kralı ) Gülistan Sarayında sözünü ettiğim ‘Ayna Işinin’ en güzel örneğini burada göreceksiniz. Binada türbeler var. İnsanların türbeyi okşamasi öpmesi,  para atması ülkemizde de görülen manzaralar ama yine de alışabildigim söylenemez. Türbenin arkasındaki duvara Hümeyni’in fotoğrafının asılması sonucu insanlar bir de ona dua ederek, selam vererek geçip gidiyor. Citadel,  Pazar Vakıf,  Eram (irem) Bağları (üzüm bağı değil bahçe),  her şehirde olan kapalı çarşı, Moshir pazarı (İzmir deki Kızlarağasi gibi turistik eşya satılan bir mekan) vaktiniz varsa gezilesi yerler.       
Siraz, hostel bulabildiğim tek şehir oldu. Ben hostelleri otellere hep tercih etmişimdir.Oteldeki yıldız sayısı arttıkça insanların birbirine selam verme sayısı azalıyor diye bir teorim var ama hostel öylemi girersin kapıdan başlar sohbet. Hostelin sahibi Pervez ve çalışanlar ayrıca orada kalanlar, İsveçli, Alman, Avustralyalı konuklar. Hangi yerleri gördün, nereleri göreceksin, neler yaşandı vb pek çok hikaye paylaşıldı.  İlk bir saat içinde Persopolis ziyaretide planlandı. Şehirden 60 km uzakta ve tek başına taksi tutmak pek de ekonomik değil ve iran anılarım içinde maalesef taksi kazıkları kalıcı bir yer tutacak. Türkiye, Alman, İsveç konsorsiyumu olarak Persopolisi görmeye karar verdik.  Yarım gün yeterli olabilir. Yerleşim düzeni derlitoplu, gezmesi kolay bir yer. İsterseniz rehber tutabilirsiniz isterseniz gitmeden kendiniz tarihini okursunuz. Hindistan'dan Balkanlara kadar uzanan Pers İmparatorluğu, Balkanlardan kalkıp Hindistan'a dayanan, Büyük İskenderin gelişi ile yok olmuş. Farslar 6000 yıldır aynı topraklarda yaşıyor ve Persopolis çok zengin bir dönemin tanığı olarak orada duruyor.   

Türkiye İran Sınırı 1639 Kasrı Şirin Antlaşması ile çizilmiş ve o günden beri değişmemiş. Uzak tarihimiz iç içe, Selçuklu ve Safavi Devletleri sürekli “temas” halindeymiş. Daha önce de belirttiğim gibi yakın tarihte Şah ve Humeyni zamanlarını iyi anlamak bizim de işimize yarayacaktır.   
İRAN,  TARİHİ VE SANATI SEBEBİYLE GÖRÜLMESİ, KÜLTÜRÜ VE SİYASETİ SEBEBİYLE İNCELENMESİ GEREKEN BİR ÜLKE diye düşünüyorum.   

İki hafta çok az geldi bana, ilk fırsatta tekrar gitmek üzere, belki orada görüşürüz.